Sinemacı Derviş Zaim’in beklenen filmi Rüya’yı sonunda seyredeceğiz. Filmin galasından hemen önce Zaim’le buluştuk ve detayları dinledik. Elbette günümüz sineması ve yönetmenlere de değindik.
Yönetmen Derviş Zaim’in çekimleri uzun süredir devam eden 9’uncu uzun metraj filmi Rüya sonunda tamamlandı. Film dünya prömiyerini, 19-25 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek ve ayrıca yarışmacı olarak katılacağı 23. Uluslararası Adana Film Festivali, namı diğer Altın Koza’da yapacak. Zaim ile Cihangir’de buluştuk; sinema dünyasını ve filminin sorduğu soruları konuştuk. Vizyona girmeden hemen önce Zaim’den dinleyin, gözden bir şey kaçmasın.
■ Rüya’nın çekimlerine geçen yıl başlamıştınız, neden bu kadar uzun sürdü?
Mimariyle ilgili bir film yapmak fikri her zaman aklımdaydı. Bir gün şans eseri karşıma Sancaklar Camii çıktı. Bir mucize gibiydi, ortada ne bütçe vardı ne de tam bir senaryo… Cami çekimini tamamladıktan sonra bir yıl ara vermek zorunda kaldık. Bu film sayesinde mimarlıkla ilgili bir iş yapabildiğim için çok mutluyum. Cümlelerim biraz daha tamamlandı, çünkü ben bu işi biraz zorunlu askerlik gibi görüyorum.
■ Vizyonda Rüya’dan beklentiniz nedir?
Her film, göbeğini kendi keser. Kolay izlenecek bir film yapmaya, hikâye çizgisini seyirci tarafından kolay takip edilecek şekilde inşa etmeye gayret ettim. Göreceğiz.
■  Bu senaryoyu yazarken kendinizde neler keşfettiniz?
Bildiğinizi zannettiğiniz şeyleri aslında o kadar da bilmediğinizi anlıyorsunuz. Her defasında yeni güçlükler ve umutsuzluklarla karşı karşıya kalıyorum. Gerçi bunlar da bana bir tür zevk veriyor.
■ Ne tuhaf bir zevk bu…
Çünkü bu çağda yeni bir şeyin ortaya çıkma ihtimali ancak bu çeşit umutsuzluklarla karşı karşıya kaldığın anlarda söz konusu oluyor.
■ Altın Koza’da yarışacak diğer filmleri seyrettiniz mi?
Hayır.
■ Filmlerinizde oynayan isimler kısa sürede parladı. Şimdi gözler Rüya’daki oyuncuların üzerinde.
Mehmet Ali Nuroğlu ile yeniden çalışmanın keyfini sürdüm. Filmlerimde çok küçük rolleri canlandıran biri var; Nadi Güler. (Gülüyor.) 9 filmim var, hepsinde oynayan tek insan o. Gizem Akman hariç başroldeki kadın oyuncularla ilk kez çalıştım. Hepsi çok iyiydi. Onları artık muhtemelen daha sık göreceksiniz.
■ Karakterlerinizden Sine, bir sabah uyandığında bakıyor ki fiziksel görüntüsü tamamen değişmiş. Kafka’nın “Dönüşüm”ünü de andırıyor ama siz Yedi Uyuyanlar Menkıbesi’nden esinlendiğinizi söylüyorsunuz.
Kimlik üzerine sorular var filmde. Kendini değiştirebilme, kendi kaderini eline alabilme… Karakter değişimi bu tartışmaları daha da inceltecekti, bu yüzden var o sahne. Bu şekilde meseleyi daha derin ele alabildim.
■ İnsanlarda hep başka biri olma arzusu vardır değil mi?
Arzu
nun tatmin edilmesiyle ilgili bir şey bu, zira arzuyu hiçbir zaman tam anlamıyla doyuramazsınız. Bir de Türkiye’de arzu söz konusu olduğunda herkes sanki rodeoda gibi.
‘YAPTIĞIM İŞİN SIKICI OLMASINI İSTEMİYORUM’
■ İyi de başka biri olmak kaderi değiştirir mi?
Bunun yanıtı filmde var. O güne kadar yaptıklarınızı daha farklı bir kimlik ve biçimle ele alma ihtimali, sizi devekuşu haline de dönüştürebilir, yaşadıklarınızla yüzleşme cesareti de verebilir.
■ Düşünün ki uyandığınızda Derviş Zaim’e benzemeyen bir adama bakıyorsunuz aynada…
Başka biri olunca dertlerini sıfırlayamazsın, yeni dertlerin olacaktır. Kabı değiştirebiliriz ama içindeki sıvının niteliği önemlidir.
■  Bu film 110 dakika ama genelde filmleriniz alışık olduğumuzdan kısa. Bu bir tercih mi?
90 dakika olacak filmi 120 dakika çekmek, “fit” olmaması anlamına gelir. Yaptığım işin sıkıcı olmasını istemiyorum. İnsanlar 6 saniyelik videolardan bile sıkılıyor artık. Gerçi bu çağda başka bir ritmin peşine düşen aristokratik ruhlara da çok büyük saygı duyuyorum ama kabul edelim; o tarz filmlerin günümüzdeki niş içinde kendilerine bulabilecekleri yer, çok da fazla değil.
■ Filmlerinizde sürekli farklı meselelerin kapısını aralıyorsunuz.
Bundan sonra başka şeyler yapacağım. Zorunlu askerlik bitti, çok başka parantezler açmak istiyorum.
■  Riskli olmasın?
Bu filmleri yaparak en büyük riski aldım zaten. Daha büyük risk var mı?
■  Eh, siz bu yüzden Derviş Zaim’siniz.
Mümkün olduğu kadar farklı işler yapmak gibi bir niyetim var. Mesele aynı kalsa bile farklı biçimlerde anlatabilmenin yolunu aramaya çalışıyorum. Hayatı boyunca hep aynı filmi yapan yönetmenlerden Allah razı olsun! (Gülüyor.)
***
‘Sinema yazarlığı kendine daha farklı yol bulmalı’
■  BBC bu yüzyılın en iyi 100 filmi listesini sundu. nuri Bilge Ceylan’ın çektiği Bir Zamanlar Anadolu’da filmi de listede…
Son 50 yılın en iyi 100’ü, bu yılın en iyi 1000’i filan gibi listeler sübjektiftir; hiçbir zaman önem vermedim. Shakespeare, İngiliz edebiyatının belkemiği denir ama Shakespeare’in adam yerine konmadığı bir 150 yıl yaşanmıştır. Sonradan değerli oldu çünkü toplumsal koşullar onu daha önemli görmeyi mümkün kıldı. Aynı şeyi bu seçmeleri yapan kişiler için de söyleyebiliriz. Yine de Türk sinemasının görünür olması öyle ya da böyle iyi bir şey.
■ Sinema yazarlarının filmlere yıldız vermesine ne diyorsunuz?
Olmasın deseniz ne fark decek? Tartıştık diyelim, sinema yazarlığı kurumuna katkısı olacak mı? Sinema yazarlığının bu yıldız verme meselesini çok aşan konularda ele alınması gerek. Sinema yazarlığı kendine daha farklı yol bulmalı.
‘KÖTÜ FİLM İYİ FİLMİ KOVAR’
■ Düğün Dernek; Star Wars ya da Superman vs Batman gibi fenomen filmleri ezdi geçti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gişe filmleri… Her ülkenin sinemasında 5-6 film lokomotif olmalı. Bu filmler o ülkenin sinema endüstrisini bir yere götürecek, arkasından başka kompartımanlar gelecek. Ama bunu yaparken belden aşağı vurmamalı, çünkü kötü film iyi filmi kovar. Ağır filmlerle seyirciyi küstürürsek bu sefer de başka bir çıkmaza gireriz.
■ Yönetmen setlerinde kurallar vardır. Sizin setiniz nasıldır, kuralınız var mı?
Kaos, bağırma, gerilim, kabalık istemem. Setimde varlığım fark edilmemeli. (Gülüyor.) Hiç kimsenin varlığı fark edilmemeli. İşler buna rağmen yürüyorsa güzel!
 
‘15 Temmuz’u sağlıklı yansımalarla görebilmek zor’
■ 15 Temmuz darbe girişiminin Türk sinemasına yansıması sizce nasıl olur?
Bu kadar büyük olayları sanatta kalıcı ve sağlıklı yansımalarla görebilmek zor. Elbette bazı girişimler olacaktır. Bence birkaç sene beklemeli. Yine de belki biri çıkıp sağlam bir iş yapar, kim bilir…
■ 12 Eylül çok sık ele alındı ama sinema otoriteleri hâlâ çok iyi yansıtılamadığını söyler.
Bu tür toplumsal olayları herkesi tatmin edebilecek şekilde perdede yansıtmak zordur. Kaldı ki geçmiş konusunda fikir birliği içinde de değiliz. Bir de Türkiye şu an çok parçalı, her bireyi memnun edecek politik bir film yapmak deveye hendek atlatmak gibi bir şey. Bazı sinemacılar konuyu her yönüyle ele almak gibi bir hevese kapılıyor. Öyle yapmasalar, yani olayların kendilerini ilgilendiren bir boyutunu ele alsalar 12 Eylül’ün dehşetini çok daha iyi verebilirler.
23. Uluslararası Adana Film Festivali başlıyor!
23. Uluslararası Adana Film Festivali’nde sinema şöleni var. Adana Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği festivalde; Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması, Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması ve Adana Konulu Senaryo Yarışması kategorileri var. Yarışacak isimler arasında kimler yok ki! Erhan Tuncer’in ilk filmi Ağustos Böcekleri ve Karıncalar, dünya prömiyerini yapacak. Yine bir ilk film Mehmet Can Mertoğlu’nun Albüm’ü, 69. Cannes Film Festivali Eleştirmenler Haftası’nda yarışmış ve ‘Yılın En Yenilikçi Yönetmeni Ödülü’nü almıştı. Film, Türkiye prömiyerini yarışma kapsamında festivalde yapacak. Kıvanç Sezer’in ilk filmi Babamın Kanatları, 51. Karlovy Vary Film Festivali Ana Yarışması’nda, dünya prömiyerini yapmıştı ve şimdi Türkiye’de ilk kez gösterilecek. Daha da var! Handan Öztürk’ün Bana Git De, Hiner Saleem’in Dar Elbise, Çağdaş Çağrı’nın Geçmiş, Yüksel Aksu’nun İftarlık Gazoz, Reha Erdem’in Koca Dünya, Güven Beklen’in Mehmet Salih, Çağan Irmak’ın Nadide Hayat, Derviş Zaim’in Rüya, Cemil Ağacıkoğlu’nun Tarla filmleri büyük ödül için jüri karşısına çıkacak. Festivalin onur ödülleriyse Ayla Algan, Murat Soydan ve Osman Şahin’e layık görüldü. Ödüller, 24 Eylül’de verilecek.
‘FESTİVALİN BAŞARISININ ALTINDAKİ ETKEN SEYİRCİ’
Etkinlikteki Engelsiz Sinema bölümünde, sesli betimleme sistemiyle hazırlanan filmler sayesinde engelli vatandaşlar da festival keyfi yaşayacak. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı ve Adana Film Festivali Yürütme Kurulu Başkanı Hüseyin Sözlü, “Festivalin başarısının altındaki en büyük etken seyirci, bir de Adanalıların sinemaya olan ilgisi ve sinema dünyasının desteği… Festival haftası boyunca, sinema salonlarının önünde kuyruklar oluşuyor. Temelleri 1969’da atılmış bu değeri korumak ve devam ettirmek tek amacımız. Bu bereketli topraklar, sadece ülkemize değil tüm dünyaya mal olmuş pek çok sanatçı yetiştirdi, bu bizi çok memnun ediyor. Bu yılki filmleri de merakla bekliyorum” diyor.
 
 
Ece ULUSUM